İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya Can'ın kız kardeşi Ezgi Sevgi Can ile avukatları katıldı. Tutuksuz 4 sanıktan 3'ünün Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi aracılığıyla katıldığı duruşmada sanık avukatları da hazır bulundu.
Duruşmada savunma yapan sanık Yunus Başay, olay tarihinde ekip şoförü olarak çalıştığını, evraktaki gözaltı saati ve tarihlerde yanlışlıklar olduğu için ekip şefi Soner Gündoğdu'nun Salih Bahar'a düzeltmesi talimatını verdiğini söyledi.
Bahar'ın da Can'ı çağırıp tekrar imza attırdığını belirten Başay, "Sadece gözaltı aracını kullandım. Başka hiçbir şey hatırlamıyorum. Arama yapılırken orada değildim." dedi.
Sanık Muhammet Ongun da olay tarihinde Narkotik Şube teknik kısımda çalıştığını anlatarak, "Birtakım kişilerin uyuşturucu madde sattığı yönündeki tespitlerimiz üzerine savcılıkla görüştük. Dinleme kararı verildi. Onur'un uyuşturucu madde aldığı şüpheleri üzerine büromuzdaki yakalama birimine emir verildi. Onur yakalanmış, üzerinde bir miktar uyuşturucu bulunmuş. Ben bir arkadaşla üst aramasını yaptım. Üst arama tutanağının değiştirilmesi mümkün değildir. Beraatimi istiyorum." ifadelerini kullandı.
Müdahil avukatlarından Çiğdem Şat, Ongun'a, "Onur'u ikinci kez çağırmak için avukatını aramışsınız. Avukat size intihar ettiğini söylemiş. Sonra iki kez daha arayıp intihar nedenini ve Adli Tıp'taki dosya numarasını sormuşsunuz. Neden bu ısrar?" diye sordu.
"Ben aramadım." yanıtını veren Ongun, diğer sorular üzerine arama işlemlerinin usulüne uygun yapıldığını savundu.
Sanıklardan Onur Ülker, hakkında yeni bir delil yokken aynı suçtan dava açılmasının hukuken uygun olmadığını ifade ederek, "Onur Yaser Can'ın ikinci kez çağrılmasında bir katkım, imzam yoktur." dedi.
Ülker, müşteki Ezgi Sevgi Can'ın, "Ağabeyimin üst aramasında bulundunuz mu?" sorusu üzerine sinirlenerek, "Arama tutanağında imzam vardır. Daha önce bununla ilgili ifade verdim. 'Resmi evrakta sahtecilik'le yargılanıyorum, diğer soruların yargılandığım konuyla alakası yoktur." yanıtını verdi.
Sanık Zafer Kökdemir de olay tarihinde savcıyla Narkotik Şube'ye giden bilirkişi ekibinde yer aldığını aktararak, ''Bilgisayarları, teknik dinleme odasını inceledik. Maktulle ilgili belgeleri buldum. İki CD yapmıştık. Birini usul gereği şubeye teslim ettik, diğerini adliyeye götürdük. Adliyede CD'den çıktı aldım, evrakı verdim. Savcı CD'yi istemedi, kırıp atmamı söyledi, evrakı aldı. Sözlü talimat aldığım için CD'yi imha ettim." dedi.
Müşteki Ezgi Sevgi Can ise önce 28 yaşındaki ağabeyini, sonra da babasını ve annesini kaybettiğini belirterek, çektikleri acıları tarif etmesinin mümkün olmadığını söyledi.
Ağabeyinin kullanım amacıyla 11 gram uyuşturucu madde alırken teknik takibe takıldığı için yakalanarak Narkotik Şube'ye götürüldüğünü ve sorgusunun 5 saat sürdüğünü ifade eden Can, ağabeyine kötü muamelede bulunulduğunu savundu.
Can, ''Bu sorguya rağmen ertesi gün tekrar çağırıp, içeriğini değiştirdikleri bilgilerle hazırladıkları evrakı ağabeyime zorla imzalatıyorlar. Üçüncü kez emniyete çağrılınca da tekrar bu sanıkların eline düşmemek için yaşadığı travmayla çırılçıplak şekilde kendisini evin camından atıyor." diye konuştu.
Tam olarak neler yaşandığını bilmediklerini söyleyen Can, şöyle devam etti:
"Nedense sorgu odasının kamera kayıtları bozulmuş. Ağabeyim intihar edecek biri değildi, sanıkların örgütlü olarak işledikleri suçlar neticesinde ölüme sürüklendi. Öldüğünü bilmelerine rağmen sahte belgelerle hızlıca fezleke düzenleyip ağabeyim hakkında tebligat çıkarıyorlar. İntihara sürüklendiğini örtbas etmek için bunu yaptılar. Sanıkların, evrakta sahtecilikten cezalandırılmalarını ayrıca cinsel saldırı, işkence ve görevi kötüye kullanmaktan haklarında suç duyurusunda bulunulmasını istiyorum."
Mahkeme heyeti, mazeretsiz şekilde duruşmaya katılmayan sanık Hakan Aydın hakkında zorla getirme kararı çıkarılmasına hükmetti.
İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğüne yazı yazılarak, 2 Haziran 2010'da Onur Yaser Can ile aynı gün "uyuşturucu madde kullanmak "suçundan ifadesi alınan Yavuz Koç isimli birinin olup olmadığının sorulmasına hükmeden heyet, duruşmayı erteledi.
Duruşmanın ardından müşteki Can'a destek veren bir grup, adliye önünde basın açıklaması yaptı.
- Davanın geçmişi
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince 2010'da gözaltına alınıp serbest bırakıldıktan bir süre sonra intihar eden Can'ın gözaltı evrakında sahtecilik yaptıkları iddiasıyla 2 polis memuru hakkında 8 yıla kadar hapis cezası istenmişti.
İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 2 polisin 2 yıl altışar ay hapisle cezalandırılmasına karar vermiş, Yargıtay 11. Ceza Dairesi de yerel mahkemenin kararını usulden bozarak dosyayı mahkemesine göndermişti.
Yeniden yargılamada mahkeme heyeti 25 Ekim 2019'da dosyayı karara bağlamış, sanıklar Salih Bahar ve Soner Gündoğdu'yu, "kamu görevlisi olarak sahte belge düzenleme" suçundan 3 yıl 4 ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Heyet, sanıkların "resmi belgeyi bozmak ve yok etmek" suçundan 3 yıl 1 ay 15 gün hapislerine hükmetmiş, olay tarihinde İstanbul Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde görev yapan ve sahte resmi belge düzenlemesi ile resmi belgelerin yok edilmesinde kusur ve kasıtları bulunan kamu görevlilerinin tespitiyle yasal gereğinin yapılması ve dosyada bilirkişi olarak görev yapan Zafer Kökdemir hakkında "sahte resmi belge düzenlemek"ten işlem yapılması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar vermişti.
İstanbul Valiliğinin soruşturma izni vermemesi üzerine Ezgi Sevgi Can istinafa başvurmuş, karar kaldırılmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca, 4'ü polis 5 kişinin "resmi belgeyi bozma, yok etme veya gizleme", "kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçlarından 6 yıl 6'şar aydan 17'şer yıla kadar hapisleri istendi.
Can'ın annesi Hatice Can, oğlunun ölümünden 2 yıl sonra intihar etmiş, her duruşmayı takip eden baba Mevlüt Can ise 2019'da sağlık sorunları nedeniyle hayatını kaybetmişti.
(AA)