Libyalı kadın gazeteciler, "Arap Baharı" olarak adlandırılan dönemden Haziran 2020'ye kadarki süreçte birçok çatışmaya şahit olurken bu anların ülke ve dünya kamuoyuna yansıtılmasında etkili bir rol üstlendi.
Ülke, Arap Baharı eylemlerinin başladığı 17 Şubat 2011'den devrik lider Muammer Kaddafi’nin ölümüne kadar geçen süreçte, doğudaki silahlı güçlerin lideri Halife Hafter’in 4 Nisan 2019'da Trablus’a saldırı emri vermesinden Haziran 2020'ye kadar ciddi çatışmalar ve iç savaşa sahne oldu.
Bu olayların dünya kamuoyuna aktarılmasında kadın gazeteciler önemli rol oynadı. Savaş muhabirliği eğitimi almadıklarını aktaran gazeteciler, görevlerini hakkıyla yerine getirebilmek için ellerinden gelen çabayı gösterdiklerini ve bedeller ödediklerini anlattı.
Devrimin başladığı andan itibaren Bingazi kentinde gelişmeleri yakından takip eden İman bin Amir, AA muhabirine o dönem düzenlenen gösterilerde şahit olduğu şiddet ve çatışma ortamını kamuoyuna aktardığını belirtti.
Bin Amir, "Olayları yerinde görüntülemeye çalıştık. Bazen cep telefonu bazen normal kamera ile görüntüler aldık ve fotoğraflar çektik. Bu görüntüleri ve haber metinlerini ancak harici bellekler ile Tunus’a gönderip oradan yayınlatabildik." dedi.
Eylemleri daha yakından takip edebilmek için bazen sağlık ekipleri ile hareket ettiklerini aktaran Bin Amir, çatışma alanlarındaki Libya Kızılayı ile sahra hastanelerinin kendilerinin en önemli uğrak noktaları olduğunu söyledi.
- "Savaş muhabirliği eğitimi almadım"
Arap Baharı sürecinden önce toplumsal olaylarla ilgili tecrübesinin olmadığını dile getiren Bin Amir, "Savaş muhabirliği veya eylemlerle ilgili herhangi bir eğitim almadım. Sahada bizzat eylem alanları ve cephelerde yaşayarak, tecrübe ederek öğrendim." diye konuştu.
Bin Amir, hem görevini yaptığını ve hem insanlara ulaştırmak istediği mesajını medya vasıtasıyla şeffaf ve gerçekçi bir şekilde yansıtmaya çalıştığını ifade etti.
Başkentin Salahaddin bölgesinde yaşadıkları tehlikeye değinen Libyalı gazeteci, "Silah sesleri ve çatışmaların yaşandığı bir ortamda hastane müdürüne mikrofon uzattık. Biz oradan ayrıldıktan kısa süre sonra bulunduğumuz noktada büyük bir patlama oldu." ifadelerini kullandı.
Haber takibi sırasında meslektaşlarının ölümüne de şahit olduğunu söyleyen gazeteci Bin Amir, yoğun çatışmaların yaşandığı Trablus’un güneyindeki Vadi Rabi bölgesinde kameraman arkadaşının hayatını kaybettiğini aktardı.
Ailesinin de yaptığı işten dolayı endişe duyduğunu ifade eden Bin Amir, şöyle devam etti:
"Beni Velid kentinde Tavarık halkının bulunduğu bölgede ciddi çatışmalar vardı. Aileme söylemeden arabama bindim ve çatışma bölgesine gittim. Çünkü ailem gitmemi istemezdi. Ben olayı yerinde, gerçekçi bir şekilde görmek ve nakletmek istiyordum.
Libyalılar muhafazakar insanlar. Adet, gelenek ve göreneklere göre hareket eden bir toplumuz. Kadın gazeteci olarak bu tür toplumsal olaylarda çalışmak çok daha zor."
- "Silahlı bir grup evimi bastı"
Rabia Ammar ise kadın gazeteciler olarak görevlerini yaptıkları sırada kendilerine karşı olumsuz tavırlar takınanlar olduğunu, kendilerine özellikle o dönem yönetim tarafından baskılar yapıldığını anlattı.
Ammar, devrimin başlangıç döneminde haber yapmalarının engellendiğini, kadın gazetecilere bir yerden sonra ileri gitme izni verilmediğini belirtti.
Evinin dahi basıldığını anlatan Ammar "Beni bu süreçte en çok etkileyen olay, silahlı bir grubun evimi basmasıydı. Beni sorguya çektiler ve Libya’daki gelişmeleri ülke dışına aktarmakla suçladılar." dedi.
- "En büyük endişemiz gözaltına alınmaktı"
Başkent Trablus’ta 2018’den sonra yaşanan çatışmaları da cephelere giderek haberleştirdiklerini anlatan Ammar şunları kaydetti:
“Çatışma alanlarında çok farklı gözlemlerimiz oldu. Artık silah sesinden korkmuyor, ön cephelere kadar gidiyorduk. Roketlerin düştüğü bölgelere gidiyor ve yerinden haber yapıyorduk. Ölümü gözlerimizle görüyor, silah sesleri ve roket sesleri duyuyor ve korkmuyorduk.
Silaha, kurşuna ve savaşa adapte olmuş sanki artık kanıksamıştık. Çatışan gençlerden ölen ve yaralananları gördüm. Gazeteci arkadaşlarımızdan da hayatını kaybedenler oldu. Artık bu normal hale gelmişti. Söz konusu dönemlerde en büyük endişemiz gözaltına alınmaktı."
(AA)