Karabağ Savaşı'nda Ailesinden Koparak Üsküdar'a Gelen "Gül Teyze"nin Zorluklarla Dolu Fotoğrafçılık Hikayesi

Karabağ Savaşı'nda ailesinden koparak Üsküdar'a gelen Azerbaycanlı Tazegül Eğilmez'in vizörü 25 yıldır hiç durmuyor.

GÜNCEL
Giriş Tarihi : 07-08-2022 13:59
Karabağ Savaşı'nda Ailesinden Koparak Üsküdar'a Gelen "Gül Teyze"nin Zorluklarla Dolu Fotoğrafçılık Hikayesi

Üsküdar'da "Foto Gül" isimli fotoğrafçı dükkanının sahibi 60 yaşındaki Eğilmez, 28 Şubat döneminde başı açık fotoğraf istenen öğrencilere yardım etmek için fotoğrafçılık yapmaya başladı.

Üniversitelerde başörtülü öğrencilerin kampüs içinde dolaşmaları yasaklanırken, postmodern darbe sürecinde okullara kayıt yaptırmak isteyen öğrenciler, başları açık veya peruk takarak fotoğraf çektirmek zorunda kaldı. O yıllarda Üsküdar'daki "Foto Burak"ta eşine yardımcı olan 'Gül teyze' de kız öğrencilere yardımcı olmak için fotoğrafçı olmaya karar verdi.

Halen Üsküdar'da 'Foto Gül' isimli dükkanında fotoğrafçılık yapan Eğilmez, ülke değiştirme serüvenini ve yaşadığı zorlukları AA muhabirine anlattı.

Eğilmez, Azerbaycan'ın Gence şehrinde 1962'de doğduğunu belirterek, "Çocukluğum Rusya'nın yönetimde geçti, orada 12 yıl okudum. Daha sonra evlendim, çocuklarım oldu, 1990'lı yıllardaki Karabağ Savaşı'na kadar orada normal bir hayat yaşıyorduk." dedi.

Savaşta çok zorluklar yaşadığını ifade eden Eğilmez, "Geçim durumu zorluydu, iş güç yoktu. Çocuklarım çok küçüktü, ben de geçimimi sağlamak için 1994 yılında 33 yaşındayken çocuklarımı Gence'de bırakıp Türkiye'ye gelmeye karar verdim. Çocukları memlekette bıraktım, o zamanlar nasıl getirecektim çok küçüklerdi." diye konuştu.

- "Kuru ekmekleri ıslattım yedim kimseden para istemedim"

Eğilmez, İstanbul'a ilk geldiği zamanlarda zorluklar çektiğine değinerek, "Bir hafta sokaklarda yattım, kimi kimsem yoktu, sürekli olarak iş aradım. Kuru ekmekleri ıslattım yedim kimseden para istemedim, dilenmedim." dedi.

Daha sonra Ataşehir'de bir lokantaya iş başvurusunda bulunduğunu aktaran Tazegül Eğilmez, fotoğrafçılıkla yollarının kesişme hikayesini şöyle anlattı:

"Kayışdağı taraflarında gece gündüz, 24 saat açık bir lokanta gördüm, sahibine 'İşçi lazım mı?' diye sordum. Sağ olsun beni bulaşıkçı olarak aldı dükkana. Kalacak yerim olmadığı için orada geceleri bulaşık yıkarken başımı yaslayarak uyuklardım. Mutfakta çalışırken tavuğun iç yağlarını çöpe attıklarını gördüm, onları toplayıp eriterek yağ yapıp, memlekete, çocuklara gönderirdim. Sonra bir müşteri hanım sağ olsun benim o halimi gördü ve 'Kızım niye burada çalışıyorsun, hasta bakım işleri var yatılı kalabilirsin, ben sana birisini bulayım.' dedi. Ben de hastanelerde hemşire olarak çalışmıştım daha önce tecrübem vardı. Allah razı olsun o hanımefendi bir iş buldu bana. Yaşlı bir kadına baktım bir süre, öylece arkam yatak gördü. O hanım vefat edince Üsküdar'da bir yüzbaşının eşi vardı onun yanına geçtim. Orada çalışırken de ek iş olarak bankada temizlik işleri yapmak istedim. İş başvurusu için benden bir fotoğraf istediler. Ben de oraya en yakın fotoğrafçı 'Foto Burak' vardı oraya gittim, Üsküdar'ın 60 yıllık fotoğrafçısıymış. Sonra dükkanın sahibi Abidin Bey ve kız kardeşiyle tanıştım, Azerbaycanlı olduğumu öğrenince beni çok sevdiler çünkü onların ailesi de Azeriymiş. Böyle olunca ara ara ablasıyla muhabbet etmeye oraya gitmeye başladım. Sağ olsunlar bana sahip çıktılar, böylece orada yemek yapmaya, hizmet etmeye başladım ve Abidin Bey'le evlendik."

- "O kızlarım için fotoğrafçı oldum"

Eğilmez, Foto Burak'ta fotoğraf çekmeye ise 28 Şubat dönemi tesettürlü kızların ricası üzerine başladığını vurgulayarak, "O zamanlar üniversiteye giden kızları başı açık istiyorlardı. Beyninin içerisine bakmıyorlar, başörtüsüyle uğraşırlar. Rusya bile bize öyle bir şey anlatmadı. Hristiyan olmalarına rağmen öyle bir baskıları olmamıştı, burası nasıl Müslüman ülkedir, öyle başörtüsüyle uğraşılır mı? Zoruma gitti, içimden bu kızlara hizmet edeceğim diye geçirdim. Ondan sonra kızlardan birisi de 'Teyze ne olur sen çek bizim fotoğrafımızı, burada oturuyorsun' dedi. Ben de 'Kızım baş üstüne, ben de böyle bir karar almıştım. Senin sözün de bana iğne gibi battı bunu yapacağım.' dedim. O kızlarım için fotoğrafçı oldum, yoksa bu işi yapmazdım, çok da sevmem yani." ifadelerini kullandı.

Hala tesettürlü kızların dükkanına gelip fotoğraf çektirdiğini anlatan Eğilmez, "Daha sonra Foto Burak kapandı, ben Foto Gül adından bir mekana geçtim yalnız başıma çalışmaya devam ediyorum ama ticari olarak bakmam ben buraya. İmkanım olsa herkes yardım etmek isterim. Çocuklarım Azerbaycan'da kaldı evlendiler, işleri güçleri var başka memleketlere gittiler ama ben 30 yıldır görüşemedim onlarla, sadece uzaktan konuşabiliyoruz. Sanki benim çocuklarım gibi değiller artık. Ben zihnen 1994'te kaldım aslında, orada o küçük çocukları ardımda bırakmak zorunda olmanın derdini hala yaşıyorum. Ama burada belki yüzlerce, binlerce kız çocuğuna yardımcı olmaya çalıştım. Bu durum biraz olsun içimi ferahlatıyor." dedi.

- "Fotoğrafta önemli olan doğal olmasıdır"

Tazegül Eğilmez, mesleğe ilk başladığında analog makinalarla çekim yapıp, karanlık odada düzenleme yaptığından da bahsederek, "Daha sonra teknoloji gelişti dijitaller geldi. İlk zamanlar ona ayak uydurmakta çok zorlanırdım ama sonra öğrendim çok şükür. Eski karanlık odalarda rötuş bildiğim için Photoshop programını da kolay öğrendim. Çok fazla müdahale etmek doğru değildir zaten fotoğrafta önemli olan doğal olmasıdır." açıklamasını yaptı.

Üst katında bulunan noterden çok fazla insanın fotoğraf çekmeye geldiğine değinen Eğilmez, insanların oradan genellikle tartışmalı ve gergin olarak geldiğini fakat ayrılırken mutlu ayrıldıklarını söyledi.

Çevredeki esnafla ilişkilerinin çok iyi olduğunu aktaran fotoğrafçı Gül teyze, "Komşularım bana 'Sen buranın muhtarısın' diyerek şakalaşırlar. Sağ olsunlar hepsiyle aramız iyidir ve birbirimizi sever kollarız." diye konuştu.

(AA)

Emra Can YILDIRIMEmra Can YILDIRIM

YORUMLAR
ÇOK OKUNANLAR