Gen yapısının, hastalıkların seyri konusunda önemli bilgiler verdiğinden yola çıkan her biri alanında uzman 5 dernek, ilk defa bir araya gelerek AstraZeneca Türkiye'nin koşulsuz desteğiyle Türkiye'de ilk kez yumurtalık ve prostat kanserini kapsayan "Genetik Tanı Uzlaşı Raporu"nu hazırladı.
Rapor, Patoloji Dernekleri Federasyonu'nu temsilen Prof. Dr. Alp Usubütün, Tıbbi Genetik Derneği Başkanı Doç. Dr. Taha Bahsi, Türk Jinekolojik Onkoloji Derneği 2. Başkanı Prof. Dr. Fuat Demirkıran, Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği Başkanı Prof. Dr. Gökhan Özyiğit ve Türk Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Güven Aslan'ın katılımıyla düzenlenen basın toplantısında kamuoyuyla paylaşıldı.
Raporda, yumurtalık ve prostat kanserleri ile ilgili önemli araştırma sonuçlarının yanı sıra hastalığın tanısına, genetik testlerin önemine, bu testlerin kimlere yapılması gerektiğine ve izlenmesi gereken yol haritasına yer verildi.
Her dört yumurtalık kanserinden birinin nedeninin kalıtsal olduğu belirtilen raporda, prostat kanserinin de kalıtsal meme ve yumurtalık kanseri ile ilişkili olduğuna işaret edildi.
Türk Üroonkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Aslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, özellikle günümüzde meme kanseri özelinde başlayan genetik testlerin tedavi ve teşhisteki öneminden sonra birçok kanser türünde de genetik özelliklerin, mutasyonların öneminin ortaya çıktığını belirtti.
Aslan, prostat kanserinin erkeklerde en sık görülen ikinci kanser olduğunu ve bu hasta gruplarının yüzde 15'inde bir genetik mutasyon oluştuğunu, bu kalıtsal özelliklerin ortaya çıkarılmasının erken teşhis bakımından son derece önemli olduğunu vurguladı.
Bunun sadece erken teşhis bakımından değil, hastalığın tedavisinin yönlendirilmesi açısından da son derece kıymetli olduğuna işaret eden Aslan, şunları kaydetti:
"Çünkü biz biliyoruz ki belli genetik özellikleri olan hastaların tedavi seçimlerinde, tedavi yanıtları çok farklı olabiliyor. Dolayısıyla da risk gruplarında mutlaka genetik testleri yaparak hem erken teşhisle ilgili adımları daha hızlı atmamız lazım hem de tedavi seçimlerinde bireyselleştirilen, yani kişisel tedavilerin seçimi açısından da bu testlerden yararlanmamız gerekiyor. Tabii ki tüm hastalar değil, risk grupları... Kimler bunlar? Ailesinde iki veya daha fazla bireyde prostat, meme, yumurtalık, pankreas kanseri olan kişilerin daha dikkat etmesi gerekiyor. Kanserde genetik geçiş son derece önemli. Biz bugünkü teknolojilerimizle belli hastalıklarda, özellikle kanserlerde hangi genetik özelliklerin, bozulmaların, değişikliklerin olduğunu tespit edebiliyoruz. Bugün için meme kanserinde özellikle belli bir noktaya gelinmiş durumda ama bugünkü toplantımızın da ana konusu olduğu gibi hem yumurtalık hem de prostat kanserlerinde de genetik geçiş hastaların yüzde 15-20'sini etkileyen bir süreç. Dolayısıyla prostat kanserleri erkeklerde en sık görülen ikinci kanser ve çok sık görülüyor. Erken teşhis edilmediği noktada ölümcül olabiliyor. Prostat kanserinde sadece erken tanı değil, tedavi seçimi ve yönlendirmesinde de genetik değişiklikler ve mutasyonlar son derece önemli. Bugün için tedavi kararı verirken bireysel tedavi seçimlerinde genetik özelliklerden yararlanıyoruz ve bize kılavuzluk yapıyor."
Aslan, seçilmiş hasta gruplarında genetik testlerin yapılmasında yarar olduğuna işaret ederek, "Biz bugün Genetik Tanı Uzlaşı Raporu'nda hem patolojiden hem klinik branşlar olarak hem de genetik adına ülkemizdeki bu konudaki yetkili dernekler olarak bir araya gelerek bir kılavuz, rehber hazırladık. Bu rehber sayesinde hem hastalarımıza 'Ben risk altında mıyım? Ne yapmam lazım, nereye başvurmam lazım?' sorularının cevabını doğru verme imkanı olacak. Aynı zamanda bizler eğitim dernekleri olduğumuz için bünyemizde olan meslektaşlarımıza da 'nasıl yapmalıyız, kimi seçmeliyiz, hangi testi ne zaman yapmamız ve bu testlerin sonucuna göre hangi tedaviye yönlenmemiz lazım' cevaplarını da bu rehber sayesinde verebileceğiz." diye konuştu.
- "Testler ülkemizde çalışılabiliyor, hastalar rahatlıkla erişebilir"
Tıbbi Genetik Derneği Başkanı Doç. Dr. Bahsi de kılavuzun içeriğine bakıldığında histopatolojik tanı sürecinden tedavi basamaklarına kadar kısaca vurgular olduğunu, öte yandan birçok soruya ve cevabına değinildiğini söyledi.
Bahsi, "Testler ülkemizde çalışılabiliyor, hastalar rahatlıkla erişebilir. Testler tabii ki öncesinde mutlaka tıbbi genetik hekimlerinden genetik danışma alınarak planlanmalı. Bu konuda ülke olarak önemli bir sıkıntımız yok. Bundan sonraki süreçte kanserde yeni genetik nedenler, genetiğe hedeflenmiş tedaviler ortaya çıkıyor. Her ay yepyeni bir ilaç FDA onayı alıyor, hedefi de bir mutasyon oluyor. Dolayısıyla bunun genetik testlerle beraber tedavinin planlanması şeklinde daha artarak gideceğini düşünüyoruz." şeklinde konuştu.
Hasta veya yakınlarının dikkat etmesi gereken noktanın gerçekten riskli birey ve aileleri ortaya koyup onların gerek tanılarının sağlanması ya da kanserden korunmasının yollarının belirlenmesi olduğunu aktaran Bahsi, şunları kaydetti:
"Tabii her kanserde genetik yatkınlık olsa bile bu mümkün değil. Özellikle meme, yumurtalık kanseri gibi kişinin hayatında yaşamsal önemi olmayan organların kanser riskini taşıyan bireylerde koruyucu tedbirler almak mümkün. Bunun dışında çıkarılması mümkün olmayan dokular, organlar içinse erken taramalarla, erken tanının yolunu belirleme açısından da genetik risklerin belirlenmesi oldukça önemli. İleri evrede yakalanmış bir kanser hastasıyla erken aşamada yakalanmış bir hastanın hem yaşam konforu hem tedavi maliyetleri hem de sağlık giderleri açısından ciddi farklar ortaya çıkıyor. Dolayısıyla erken tarandığı zaman sadece cerrahi tedaviyle belki hasta tedavi olabilecekken, geç yakalandığında palyatif bakım süreçlerine kadar giden durumlar ortaya çıktığı için erken tarama oldukça önemli. Bu kılavuzla hem hekimlerimiz hem hastalar bazında kansere yatkınlıkla alakalı durumların farkındalığının artırılması, bilinmesi, ailesinde yumurtalık ve prostat kanseri olan kişilerin yakınlarında da bu riskin olabileceğinin ortaya konulması ve buna yönelik koruyucu tedbirlerin alınması amaçlanmaktadır."
(AA)