Kırgız Türkleri, Ata Yadigarı "Kökbörü"yü Dört Nala Geleceğe Taşıyor

Van'ın Erciş ilçesinde bulunan Ulupamir Köyü, bin yıllar öncesinden günümüze uzanan geleneksel Kökbörü oyununa ev sahipliği yapıyor Ulupamir Kökbörü Spor Kulübü Başkan Yardımcısı Ümit Çağlar: "Atın altında kaldığımda kalbim tekledi, o sırada çevredeki doktorların müdahalesiyle kurtuldum. Çok badireler atlatmama rağmen Kökbörü'yü bırakamıyorum"

GÜNCEL - 25-07-2022 11:54

Türklerin en eski ata sporlarından Kökbörü (at üzerinde oğlak yakalama), Kırgız Türklerinin yaşadığı Van'ın Ulupamir köyünde varlığını sürdürüyor.

1982'de Van'a göçerek burada kalan Kırgız Türkleri, hem kendi düğünlerinde hem de farklı şehirlerde düzenlenen etnik spor organizasyonlarında Kökbörü oynayarak kültürel miraslarını korumaya çalışıyor.

Bu amaçla 2015'te kurulan Ulupamir Kökbörü Spor Kulübünün başkan yardımcılığını yürüten Ümit Çağlar, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Kökbörü'nün ortaya çıkışından bahsedip, at ile binici arasındaki ilişkiyi anlattı.

Kökbörünün 5 bin yılı aşkın geçmişinin olduğunu ve ilk önce Ulak adıyla ortaya çıktığını bildiren Çağlar, aslında bir savaş oyunu olduğunu söyledi.

Savaşa giden Türk erkeklerinin, kadınlar ve çocuklarla arkalarında bıraktığı obalara dadanan kurtlarla başa çıkmak için, kurtları at üstünde birbirlerine attıklarını aktaran Çağlar, "Savaşçılar, sulh zamanlarında at üstündeki maharetlerini kaybetmesin diye düğünlerde ve toylarda da oynanırmış. Zamanla bu şekilde kalmış." dedi.

Eski Türkçe'de "Börü"nün kurt, "Kök"ün ise mavi gök anlamı taşıdığı bilgisini veren Çağlar, Köbörü'yü Türkiye'de tanıtmaya çalıştıklarını dile getirdi.

 

- "At, postu ellediğin zaman bile göz ucuyla sana bakar"

 

Kökbörü oyunundaki atların ısırmaması, tekme atmaması ve çok fazla ses çıkarmaması gerektiğini dile getiren Çağlar, bunları öğretmenin kolay olmadığına dikkat çekti.

Çağlar, atın çok ilgi gösterilmesi gereken bir hayvan odluğunu, "Ata sevgi duyman, üstüne düşmen lazım. Çok meşakkatli bir hayvandır." ifadeleriyle açıkladı.

Köyde genç nüfusun çok fazla olduğunu fakat hepsinin Kökbörü oynayamadığını kaydeden Çağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Oyunda atı dizle idare etmeyi öğrenmen lazım. Çünkü yeri geliyor iki elinde postta oluyor, dizgini tutmuyorsun. Atın seninle aynı hareketleri yapması lazım. At bir sene boyunca seninle oyuna girdiği zaman huyunu anlıyor zaten. Ne zaman eğileceğini, nerede kalkacağını ve nereye doğru dönmek istediğini öğreniyor. At, postu ellediğin zaman bile göz ucuyla sana bakar."

Atı kırbaçlamanın Ulupamir'de ayıp sayıldığını söyleyen Çağlar, kırbacı ısırarak taşıdıklarını, ata vururken de dik bir şekilde değil yanlamasına vurduklarını bildirdi.

Köydeki yaşlıların, atın başına kırbaç darbesi geldiğini gördüklerinde çok tepki gösterdiğini kaydeden Çağlar, "Bir anne babanın cenazesi gibi çok önemli bir şey olduğunda, bir de cuma namazına geç kalındığında ata kırbaç vurulur. Kırbacı tutarız ama atın canını yakacak şekilde vurmayız." değerlendirmesinde bulundu.

 

- "Attan düştüğümde suratımı nal yardığı için iz kaldı"

 

Bir oyunda çok sinirlendiği için atın karnını kırbaçladığını ve o gün babasının kendisini eve almadığını anlatan Çağlar, babasının Kökbörü oynamadığını fakat dedesinin köydeki en iyi oyuncu olduğunu aktardı.

Kökbörüyü en iyi oynayana "Çavandaz" dendiğini ve dedesinin de köyde kendi adıyla değil "Hacı Çavandaz" olarak tanındığını vurgulayan Çağlar, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Annem bu oyunu oynamamı istemediği için babam bana hiç at almadı. Kendi ekonomik özgürlüğümü elime alana kadar amcalarımın atıyla oynadım. Oyunlarda iki kere dizim döndü. Attan düştüğümde suratımı nal yardığı için iz kaldı. Atın altında kaldığımda kalbim tekledi, o sırada çevredeki doktorların müdahalesiyle kurtuldum. Çok badireler atlatmama rağmen Kökbörü'yü bırakamıyorum. Ben atımla konuşurdum, hastalandığında çocukmuş gibi sabaha kadar sıcak havlularla ona bakardım."

Bu oyunun sadece Kırgızlara ve Kazaklara özgü değil, Türklerin en eski sporlarından birisi olduğunu kaydeden Çağlar, Kökbörünün tanıtılması için desteğe ihtiyaç duyduklarına işaret etti.

Federasyon olabilmeleri için yılda en az bir kere ulusal şampiyona düzenlenmesi gerektiğini, bunun için de yedi takıma ihtiyaç duyulduğunu fakat bir köyden yedi takım çıkarmanın mümkün olmadığını aktaran Çağlar, oyunu oynayan gençlere lisans verilemediğinden yakındı.

Kulüp faaliyetlerinin kökbörüyü tanıtmada tek başına yeterli olmadığını anlatan Çağlar, "2014'te Kırgızistan'da düzenlenen 1. Dünya Göçebe Oyunları'nda dördüncülüğümüz var. Bu önemli, çünkü bir ülkeyle bir köyü kıyaslıyoruz. Kırgızistan'ın bütün şehirlerinde şampiyona düzenleniyor ve o şampiyonanın en iyilerinden milli takım oluşturuluyor. Biz ise sadece köyden bir takım kurup oraya gittik." diyerek sözlerini tamamladı.

(AA)

Günün Diğer Haberleri