AYM Başkanı Zühtü Arslan, Geçmişte Uygulanan Başörtüsü Yasağına Değindi

"Başörtüsü yasağının en temel gerekçesi laiklik ilkesiydi. Halbuki hepimiz biliyoruz, başörtüsünü yasaklayan herhangi bir kanuni düzenleme yoktu. Tam tersine, bu yasağı kaldırmaya yönelik çıkarılan kanun düzenlemeleri vardı" "Laiklikle ilgili anayasal hükümler ve mevzuat değişmediği halde bu sefer yeni bir yorum topluluğu olarak Anayasa Mahkemesi laikliği özgürlükçü bir şekilde yorumladı. Anayasa kimliğinin bu çok önemli unsurunu, bireyin din ve vicdan özgürlüğünü koruyan, onu güvence altına alan bir ilke olarak yorumladı"

GÜNCEL - 03-01-2023 15:46

 Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Türkiye'de bir dönem kamu kurumlarında uygulanan başörtüsü yasağının temel gerekçesinin laiklik ilkesi olduğunu, hak ihlali olarak görülen bu yasağın kaldırılmasının da yine laiklik temelinde yapıldığını söyledi.

Zühtü Arslan, AYM Anayasa Yargısı Araştırmaları Merkezi ile İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi işbirliğiyle üniversitenin güney kampüs konferans salonunda düzenlenen "Anayasa Mahkemesi Kararlarında Yorum Sempozyumu"na katıldı.

Arslan, açılıştaki konuşmasından sonra sempozyumun ilk oturumunun ardından da söz alarak, geçmişte uygulanan başörtüsü yasağına değindi.

Bir öğrencinin anayasal kimlikle ilgili sorusuna açıklık getirmek istediğini belirten Arslan, anayasal kimliğin sürekli yeniden üretilen, yeniden inşa edilen ve sürekli yeniden yorumlanan canlı bir kavram olduğunu dile getirdi.

Kurallar aynı kaldığı halde anayasaların kimliğinin değişebildiğine dikkati çeken Arslan, "Mesela bizim Anayasamızın ikinci maddesi, bizim anayasal kimliğimizi belirleyen temel madde. Cumhuriyetin temel niteliklerini belirten madde. Değiştirilmesi teklif dahi edilemez bir madde ve orada anayasal sistemin, bütün bir hukuk sisteminin üzerine inşa edildiği temel ilkeler var. Demokratik devlet ilkesi, hukuk devleti ilkesi, laiklik ilkesi, sosyal devlet ilkesi, adalet, sosyal dayanışma gibi kavramlar. Bu kimliği biz nasıl inşa ediyoruz? Aslında yorumcularla. Anayasa yargıçları, bu kimliğin unsurlarının ne anlama geldiğini söylüyorlar. Hepimiz aynı maddeye bakıyoruz ama farklı kavramlar anlıyoruz." ifadelerini kullandı.

Arslan, ilkelerin yorumunun kişilere ve topluma göre değişebildiğini belirterek, "Mesela laiklik ilkesinin Fransa'da anlaşılması ve uygulanmasıyla Türkiye'de anlaşılması ve uygulanması aynı değil. Yorumu da aynı değil. Bir başka demokratik bir ülkede laiklik çok daha farklı anlaşılabiliyor. Bunun da pratikte temel hak ve özgürlüklerin alanını belirlemede yansımaları var." diye konuştu.

- Başörtüsü yasağındaki yorum farkı

Bir dönem Türkiye'de üniversitelerde ve kamu kurumlarında başörtüsü yasağı uygulandığını hatırlatan Arslan, şöyle konuştu:

"Başörtüsü yasağının en temel gerekçesi laiklik ilkesiydi. Yani, 'Din, devlet işleri birbirinden ayrı olmalı, başörtüsü siyasal İslam anlayışını sembolize ediyor, dolayısıyla bunun kamu kurumlarında, hatta üniversitelerde yasak olması gerekir.' Temel payanda laiklik ilkesiydi ve Anayasa Mahkemesinin bu konudaki yorumlarıydı. Halbuki hepimiz biliyoruz, başörtüsünü yasaklayan herhangi bir kanuni düzenleme yoktu. Tam tersine, bu yasağı kaldırmaya yönelik çıkarılan kanun düzenlemeleri vardı. Bunların da Anayasa Mahkemesi birini iptal etti, diğerini yorumlu ret yoluyla sonuçlandırdı ama yasağı tahkim edici bir karar verdi. Fakat daha sonraki süreçte, benim paradigma değişimi, dönüşümü dediğim meselede biz şunu gördük. Laiklikle ilgili anayasal hükümler ve mevzuat değişmediği halde bu sefer yeni bir yorum topluluğu olarak Anayasa Mahkemesi laikliği özgürlükçü bir şekilde yorumladı. Anayasa kimliğinin bu çok önemli unsurunu, bireyin din ve vicdan özgürlüğünü koruyan, onu güvence altına alan bir ilke olarak yorumladı. Mesela bir avukatın duruşma salonundan başörtülü olduğu gerekçesiyle çıkarılmasını Anayasa'nın ihlali olarak gördü, hak ihlali olarak değerlendirdi ve bunu da yine laiklik temelinde yaptı. Aynı ilkeyi Anayasa Mahkemesi farklı dönemlerde farklı şekillerde yorumlayıp onu farklı şekilde uygulayabildi. Dolayısıyla burada Anayasa yargısının, Anayasa yargıçlarının önemi ortaya çıkıyor."

- "Demokratik bir Anayasa yapamadık"

İstanbul Medipol Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Ceran ise sempozyumdaki konuşmada, 2009'da kurulan ve ilk kez 2010'da öğrenci alan üniversitelerle ilgili bilgiler verdikten sonra, sempozyumun anayasal yargıda yorum konusuna katkı sunması temennisinde bulundu.

Daha önce Anayasa Mahkemesi raportörlüğü ve milletvekilliği de yapan Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Osman Can ise halen 1980 darbecilerinin getirdiği Anayasanın yürürlükte olduğunu belirterek, "Tabii ki bir eski anayasal düzen vardı. Şekli olarak bu düzen devam ediyor. Demokratik bir Anayasa yapamadık." ifadesini kullandı.

Anayasa Mahkemesi üyeleri Prof. Dr. Engin Yıldırım ve Prof. Dr. Yusuf Şevki Hakyemez, Anayasa Mahkemesi raportörleri Ömer Gedik, Dr. Akif Yıldırım, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Üyesi ve Anayasa Mahkemesi eski Başraportörü Dr. Hamit Yelken de sempozyuma katıldı.

Marmara Üniversitesi, İstanbul Medipol Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Bahçeşehir Üniversitesi, Kore Denizcilik ve Okyanus Üniversitesi, Bologna Üniversitesi, Max Planck Ceza, Güvenlik ve Hukuk Çalışmaları Enstitüsünden akademisyenler de sempozyumda sunum yaptı.

 

(AA) 

Günün Diğer Haberleri